TESBİH´ İN ANLAMI , TARİHİ , ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ
TESBİH' İN
ANLAMI
TARİHİ
ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ
TESBİH
ANLAMI NEDİR.....?
tespih değil tesbih'tir doğru yazımı ve
kelimenin aslı.
tesbih; "s-b-h" kökünden arapça
fiilin nesne halidir.
saymak, sayarak anmak basit anlamı da var
olduğu kabul edilen,
allah'ı ululamak,
onu tüm eksik ve kusurlardan tenzih etmek
anlamı taşır özünde. ayırmak,
yüceltmek manasına da gelir aynı zamanda.
her bir tesbih tanesi bir kez anmak
demektir yani.
İslamî alışkanlıklardan biri.
Allah'ın
sıfatlarını tesbih ederken sayı saymak için kullanılan ve 33 veya katları kadar
boncuk tanesinin ipe dizilmesiyle meydana gelen halkaya denir.
Pek çok dinde
kullanılır.
Din dışında stres
atmak için çevrilir.
Tespihin 11, 33 ve
99 taneli olanları Müslümanlar,
108 taneli olanı
Budistler tarafından kullanılır.
Tespihin ucundaki
parçaya imame denir.
Tahminlere göre Müslümanlar
tespihi Budistlerden almışlar.
Hıristiyanlar da
Müslümanlardan Avrupa'ya. Papa V. Pius, 1596'da yazdığı yazısında, Dominikus'un
1221 yılında Avrupa'ya tespihi getirdiğini yazmıştı.
İlk Hristiyan
tesbihleri 33 taneli olup bu 33 tane İsa Mesih'in bu dünyada 33 yıl ömür
sürmesini hatırlattığı için kutsal sayılmıştır (33 sayısı ile ilgili olarak
bkz. Baal).
İslamiyetin ilk
yıllarında Müslümanlar tespih yerine el içinde parmaklarını sayarlarmış.
Ancak Muhammed hiç
kullanmamıştır.
Ebu Bekir döneminde ilk defa kullanıldığı
sanılıyor.
"Tespih
çekmek"
namazı tamamlayan
bir ayrıntı olarak önemlidir.
Ancak birçok
Müslüman bu sayıyı tespih taneleri ile değil, parmakları ile belirlemektedir.
Tespih günümüzde
takı olarak da, can sıkıntısını gidermek için de kullanılmaktadır.
TESBİH HAKKINDA
Tesbihin tarihine
baktığımızda insanlık tarihi kadar eskidir.
Tesbih her asırda
bir başka amaçla kullanılmış ve bir alışkanlık haline gelmiştir.
Şöyle ki;
insanlığın ilk yıllarında tesbih avcılık maharetini gösteren bir bonservis
olarak kullanılıyordu…
Avcılıkla
uğraşanlar avladıkları hayvanların kemiklerini ( her hayvan için farklı bir
kemik) kullanarak bunları boyunlarına, başlarına veya tesbih olarak
kullanıyorlardı…
Tesbih bir nevi
takı olarak, süs olarak, güç gösterisi olarak zaman içinde şekillenmiştir.
Kemik tesbihin
tarihi de işte buradan gelmekte.
Ortaçağ döneminde
savaşlarda galip gelen askerlerin ellerinde düşman askerlerinin kemiklerinden
oluşan tesbihler olurdu.
Tabi ki bu tesbih
kullanımın bir yönü ve bir başka yönü ise brahmanlar tarafından Hindistanda
ibadet amaçlı kullanmışlardır.
İbadet yönünden
tesbihi ilk kullanan din budizmdir.
Buradaki amaç İslam
dininde olan zikir ve hatmeye benzer bir ibadetlerini yerine getirmede etkili
bir araç olsaydı.
Hatta bazı
yogilerin inanışlarına göre
‘ insanoğlu
stresini
iki yerinden
çıkardır.
Birincisi parmak
uçlarıdır,
Çünkü tabiattaki
bioenerjinin trafiği buradan geçmektedir.
İkincisi ise
dişlerinden çıkmaktadır.
İşte insanoğlu o
yüzden stres anında ya yemek yer yada sigara gibi alışkanlıklara yönelir.
Hindistanlılar
Tesbih için stres ve meditasyon amaçlı kullanmışlardır.
Meditasyon
sonrasında tesbihin çeşitleri ve modelleri artmıştır…
Şöyle ki,
Budizme inanan ve
yeni başlamış öğrencilerin bu dünyevi zevk ve eğlenceden vazgeçmesi ve bir
terbiye altına alınması için ince, sık ve bol taneli tesbih kullanışmıştır.
Buradaki amaç
sabrı, gayreti, hırsı , egoyu, kibiri hakeza bunun gibi nefsi terbiye amaçlı
tesbih modelleri çıkarmışlardır.
Hindistanda yapılan
ilk öğreti tesbihi sandal ağacı ve 1000 adet küçük tanelerden ulaşmaktadır..
Bu ağaç türü hem
sakinleştirici etkisi hemde güzel kokusuyla yoginin terbiyesi için gerekli
mistik huzuru sentezlemektedir…
Öğretiler
ilerledikçe tesbihin boyu büyümekte tanelerin sayısı ise azalmaktaydı…
İslam aleminde
zikir tesbihi ile tekke ve zaviyede kullanılan tesbihlerin arasında ulvi fark
gibi bilgi ve tecrübe arttıkça tesbih tanelerin boyu ve şekilleri
değişmektedir…
Tabi ki ilim ve
marifet ilerledikçe tesbihin kullanımı ve yeri değişmektedir.
Örnek verecek
olursak ‘Siddharta Gautama’ nın tesbihini başında olduğu görürüz.
Bazı rivayetlere
göre Siddharta Gautama sabır ve azimle bu yolda nirvanaya ulaşmasındaki en
büyük etkenin tesbih olduğu söylenmekte.
Budizm inancına
göre nirvanaya ulaşmasını sağlayan her ne varsa saygı görmektedir.
Buda inanışında
Hotei (laughing buddha) adında hepimizde aşikar olduğu göbekli kel ve şişko bir
tanrı vardır.
Onunda sol elinde
tesbih görünmektedir. Tesbih ilk dini temsilini hindistandan almıştır.
Bodhisattva
maitreya da tesbihten nasibini alanlardandır…
Bazı kaynaklarda
üçüncü gözün tesbih tanesi olduğu söylenmektedir.
Tesbih tanelerinin
vermiş olduğu sabır, azim, egoyu yenmek, gibi mücadelerin başarısı olarak
üçüncü gözün göz değilde tesbihin gözü olarak bazı yogiler belirtmektedir.
İpin geçtiği yerden
dünyaya bakmak diye tasvir eden bodhisattva maitreya tesbih tanelerinde bulunan
deliğin ilim gözü olarak adlandırmıştır.
Tesbihin çok uzun
yıllar dini sembol olarak kullanıldığı yer hindistandır.
Bu durum onu
gösteriyor ki Müslümanlar tesbihi Budistlerden almışlardır.
Peki Hristiyanlar
da Müslümanlardan aldığı bilinmektedir.
Hatta Avrupadaki
Papa (Katolik) V. Pius 1596 da bildirdiği yazıyla Dominikus’un 1221 yılında
avrupa’ya tesbihi getirdiğini belirtmişti.
İslamda olduğu gibi
Hristiyan tesbihleri 33 tanedir.
Bu 33 Hz. İsanın bu dünyada 33 yıl ömür sürmesini
hatırlattığı için kutsal sayılmıştır
inananlar arasında.
İslamiyetin ilk
yıllarında Müslümanlar tesbih yerine el içindeki parmaklarını sayarlardı.
Ancak Hz. Muhammed
(s.a.v) hiç kullanmamıştır.
Bazı hadislerde
peygamberin zamanında namaz ve dua sırasında hurma çekirdeği veya çakıl
taşlarını kullanarak
‘Sübhanallah’,
‘Elhadülillah’
ve
‘Allahüekber’
kelimelerini 33 er
defa tekrarlamanın hangi tarihte başladığı ve yayıldığı da bilinmiyor.
Hz. Ebu Bekir döneminde ilk defa kullanıldığı
rivayeti vardır.
Tesbih çekmek
namazı tamamlayan bir ayrıntı olarak önemlidir.
Ancak Müslümanların
bir çoğu tesbih taneleri ile değil de parmakları ile çekmektedir…
Tesbihin 11, 33 ve
99 taneli olanları Müslümanlar 108 taneli olanları ise Budistler tarafından
kullanılmaktadır..
Tesbihin ucundaki
parçaya İslam dünyasında imame denir. Hindistan dilinde ise ………….
denilmektedir. Bu
başlangıc anlamı taşımaktadır.
OSMANLIDA TESBİH
bambaşka hal
almaktadır.
16. Yüzyıldan beri
Osmanlının başkenti olan istanbulda en güzel tesbihler yapıldı ve raflarda
yerlerini aldı.
Tesbih hakkında en
meşhur öyküde şudur;
Sultan Ahmet
yaptırdığı camide kaç kişinin alacağını öğrenmek ister ve bu yüzden namaz
vaktinde caminin giriş ve çıkışlarında tesbih dağıtılması için emrini verir.
Söylendiğine göre
86.000 kişiye camiye girerken 86.000 adette camiden çıkanlara dağıtır.
Caminin ziyaret
kapasitesinin 172.000 kişi olduğunu tesbih sayesinde tespit eder.
Tesbih
malzemelerinin temin etmek için bir çok padişah araştırmalar yapmışlardır.
Osmanlının el
sanatı ile tesbih bambaşka bir hal almıştır.
Tesbih artık İslami
alışkanlıklar halini almıştır.
Camiilerde Allah’ın
sıfatlarını tesbih edildiğinden tesbih taneleri 99 adete yani Esma-ül Hüsna
sayısına göre ayarlanmıştır…
Osmanlı döneminde
99 taneli tesbihlerin hem taşınmasında sıkıntı hemde daha kullanışlı olması
babında 33 taneli tesbih ortaya çıkmıştır…
Bunu yanı sıra
yazımızın başında da belirttiğimiz gibi
;‘ insanoğlu
stresini iki yerinden çıkardır.
Birincisi parmak
uçlarıdır
ikincisi ise
dişlerinden’
olarak
belirttiğimiz tezden yola çıkarak tesbih ibadet dışında bir alışkanlık,
stres topu ve
Türkmenlerin tabiri olarak kocaman oyuncağı,
kabadayılar için
dane-i racon, bir ego göstergesi olarak imame çevirme olarak bir çok adlar ile
farklı şekillere ulaşmıştır…
Özetlemek gerekirse
Din dışında stres atmak için kullanılmaya başlanmıştır…
Osmanlı zamanında
farklı meslek gruplarının kendine has tesbihleri vardı.
Örneğin Kuka
tesbihi hekimler kullanıyordu.
Kuka antiseptik ve
antibakteriyer olduğundan Osmanlı zamanında mikrop kırıcı olarak
kullanılıyordu.
Bazı kaynaklarda
elinde kuka tesbih olmayan hekimleri saraya ve hastanın yanına almıyorlarmış…
Osmanlı zamanında
deve mübarek sayıldığından deve kemiğinden tesbihler yapılıyordu.
Bu tesbih ya
kervansaraylarda yada tüccarların kullandığı tesbih modelleriydi. Özetlersek
her mesleğin kendine has tesbihleri vardı.
Hatta tekke ve
zaviyelerde hocaların tesbihleri iri ve çok taneli tesbihler kullanılırdı.
Medresede öğretim
gören mollaların tesbihlerinden tutunda, Mevlevilerin, cerrahilerin tesbihleri
farklı farklı motifler, imameler içeriyordu…
Tesbih bir nevi
Osmanlı zamanında bir kimlikti.
Tesbih ile bir
kişinin ne iş yaptığı veya hangi tasavvuf kolunda ne konumda bilgili hangi
kademede olduğunu rahatça öğrenebilirdiniz.
Günümüzde
tesbihlerin kullanım şekli eskiye nazaran daha farklı bir hal almıştır.
Şimdilerde Tesbih
kullanımı kişisel kullanımda şifa verici özelliği ile de kullanılmaktadır.
İLK BRAHMAN
RAHİPLERİ TARAFINDAN KULLANILDIĞI
DÜŞÜNÜLÜYOR .
YAKLAŞIK 2800
YILDIR VE ÖZELLİKLE BİR İBADET
ARACI OLARAK KULLANILAN TESBİHİN
İLK OLARAK
MÖ 800 YILLARINDA HİNDU BRAHMAN
RAHİPLERİNİN İBADET İÇİN KULLANDIĞI
KAYITLARDA YER
ALIYOR .
GEÇMİŞ DÖNEMLERDE
AVLANAN HYVANLARIN BAZI
PARÇALRININ İPE DİZİLMESİYLE
OLUŞTURULAN
TESBİH
TANELERİ SAYISI HER
DİNDE FARKLILIK GÖSTERİR
تسبيح “Tesbih”, `سبح sebh` kökünden türemiş bir
kelimedir. “سبح
Sebh”in sözlük anlamı;
“havada ve suda hızlı hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek”
demektir.
Tesbih
ise; “Allah`ı O`na yakışmayan şeylerden tenzih etmek/ uzak tutmak, yani Allah`ı
yüceltmek, O`nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu iyi kavramak ve
bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek” demektir.
Aynı
kökten gelen “سبحان Sübhan”, Allah`ın bir ismi olup; “çok tenzih edilen,
her türlü kusurdan uzak olan” demektir.
Kur`an`da
bir çok ayette, yerde ve gökte olan her şeyin Allah`ı tespih ettiği bildirilir.
Bunun anlamı; “zerreden küreye, var olan her şey, Allah`ın her türlü kusurdan
uzak olduğunun delilidir” demektir. Tesbih, Yaratan`ı tüm nitelikleriyle
tanımak ve tanıtmaktır.
تسبيح Tesbih kelimesinin kökünden
gelen ve Allah`ı
tesbih eden, yücelten kelimeler, Kur`an`da yüze yakın yerde geçmektedir.
Tesbih
kelimesinin kökü ‘se-be-ha’ fiilidir.
Se-be-hasözlükte
yüzmek, uzaklaşmak, yıldız hızlı hareket etmek,
bir
topluluğun yeryüzünde yayılıp hakim olması, suyun yayılıp kaplaması gibi
anlamlara gelmektedir. ‘es-Sebhu’ suda ve havada hızlı yayılışı ifade eder.
Mecazen yıldızların uzaydaki hareketleri için kullanılır:
"ve
kullün fi felekin yesbehûn" (Hepsi bir yörüngede akıp/yüzüp gitmektedir)
(21/Enbiya, 33; 36/Yasin, 40).
Atların
hızlı koşması ‘sebh’ (sebhan)fiili ile ifade edilir. İşlerdeki süratli
koşuşturmaiçin de aynı kelime kullanılır:
"Senin
için gündüz uzunca bir koşuşturma vardır." (73/Müzzemmil, 7).
‘Se-be-ha’
fiilinden türeyen tesbih, Allahu Teala’yı tenzih etmektir. Söz, fiil ve niyet
olarak ibadetlerin geneli için kullanılır. (Rağıb). Kelimenin kök anlamı göz
önüne alındığında, Allah’ı iman ve amelle tenzih edişte sürekliliği, sağa sola
sapmamayı ve tezliği ifade ettiği düşünülebilir.
Elmalılı
Hamdi Yazır, ‘tesbih’i, "Allah Teala’yı Cenabı akdesine layık
olmayanşaibelerden gerek itikaden, gerek kavlen ve gerek kalben
tenzih
etmek ve uzak tutmaktır" diye tanımlamaktadır.
Kuranda
–sebbeha-fiili bazen mazi sigasıyla(geçmiş zaman kipiyle)-Hadid/1 de olduğu
gibi kullanılmıştır.Bazen de muzari sigayısla(geniş zaman),ara sıra da gelecek
zaman kipiyle kullanılmıştır.21/20, 39/75, 40/7, 41/38, 42/5 ayetlerinde olduğu
gibi.Bu farklılık kainattaki her zerrenin Allah’a hamd etmiş olduğuna ,hala
etmekte
olduğuna
ve gelecekte de edeceğine delalet eder.
Tesbih
kavramı Kuranda bir çok yerde geçer ve Alllaha boyun eğmenin,emirlerini
uygulamanın bir ifadesi olarak kullanılır.Tesbih kelimesi bir çok ayette hamd
ifadesi ile geçmektedir.
Gök
gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı
tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar
gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.Rad/13
O
halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde
edenlerden ol.Hicr/98
Yedi
gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen
hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim
olandır, Bağışlayan'dır.İsra/44
Sen,
ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et.
Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.Furkan/58
O
halde sabret, çünkü Allah'ın va'di haktır; günahının bağışlanmasını dile ve
akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbih et.Mümin/55
Artık
Rabbini hamd ile tesbih et ve bağışlamasını dile! Muhakkak ki, O, çok
bağışlayandır.Nasr/3
Bu
ayetlerde Allah’ı hamd ile tesbihtenbahsediliyor.Demek ki hamd ile tesbih
kavramlarıbirbirlerini tamamlıyor.Allahı hamdetmeyen toplum veyaşahışlar gerçek
anlamda Allahı tesbih etmemiş sayılır.
Haydi,
Rabbinin yüce ismi ile tesbih et.Hakka/52
Kainattaki
her şey elektrona varıncaya kadarhepsi,Allah’ı tesbih etmektedir:
Göklerde
ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiğini
görmez misin? Her biri kendi niyaz ve tesbihini bilir. Allah, onların
yaptıklarını bilendir.Nur/41
Göklerde
ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, azîzdir,
hakîmdir.Hadid/1
Göklerde
olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür,
Hakim'dir.Haşr/1
O,
yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur.
Göklerde ve yerde olanlar, O'nu tesbih ederier. O, öyle üstündür, öyle hikmet
sahibidir.Haşr/24
Göklerde
olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür,
Hakim'dir.Saf/1
Göklerde
ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm
olan Allah'ı tesbih eder.Cuma/1
Göklerde
olanlar ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hükümranlık O'nundur,
Övülmek O'na mahsustur. O herşeye Kadir'dir.Tegabun/1
Tesbih
kavramıyla ilgili dikkat edilmesi ayetlerdenbirisi de Kalem suresindeki bahçe
sahiplerinin tavırları:
En
mutedil olanları: «Ben size Rabbinizi tesbih etsenize, demedim mi?»
dedi.Kalem/28
Rabbimizi
tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.Kalem/29
Bahçe
sahiplrindeki mutedil –vasat-kişi ,onların aldığıkarara uymak
istemiyordu.Onlara tesbih etmelerigerektiğini söylüyordu.Ama bu tesbih,bizim
bildiğimizyani her gün ikame ettiğimiz namazdan sonra çekilentesbih olmadığı
aşikardır.
Burada
Rabbin tesbih edilmesi,miskinlere verilmesi gereken payın verilmesiydi.Başka
bir deyimle Allahın emir ve iradesine teslim ve tabi olmaktı.
Bunun
aksi ise zulümdür.Yani
miskinlere
verilmesi gereken payın verilmemesi zülümdür.
Kuran,tesbih
kavramın bir bütünlük içinde, insanınhayatının her alanında tesbih etmesi
gerektiğini vurguluyor:
Bu
ayetler benzeri bir çok ayet vardır Kuranda.
Kuranikavramlar,
yaşanan
tarihsel süreç içerisinde aslianlamlarından soyutlanıp,daha çok şekilsel
anlamlarkazandırılmıştır.
Bu
da bizlerin Kurandan uzaklaşmasınınsonucunu doğurmuştur.
Kuranı
anlamak istiyorsak
kavramları
yerli yerinde kullanmak ve Kuranın o kavramabiçtiği rolü kavramak gerekiyor
herhalde.İnsanlar
dininigerçek anlamda öğrenmezse , Allahı gerçek anlamda tesbih edemez.
Namaz
Tesbihlerin
33
Defa
Çekilmesinin
Sırrı
Namaz
Tesbihlerin
33 adet çekilmesinin elbette
bir
çok
sırları
vardır.
Ancak
kaynaklarda bu sırların ne olduğuna dair açık bir malumata rastlayamadık.
Bu
sayının o sırlar için bir şifre anahtarı olmasının bilinmesi,
o
sırların bilinmesi anlamına gelmez.
Bununla
beraber, bu konuda bir iki noktaya işaret etmek mümkündür:
A
Bu
üç tesbihin
(Subhanallah,
Elhamdülillah, Allahuekber)
ortak
paydasını teşkil eden “Allah” lafza-i celaldir.
Bu
ismin ebced değeri 66 olup 2x33’tür.
Bu
açıdan 33 sayısı, bir ism-i azam olan lafza-i celalin riyazi makamına uygun
olmakla o mertebelerdeki bazı feyizlere mazhar olmak mümkündür.
B
“Subhanallah,
Elhamdülillah, Allahuekber”
kelimelerinin
toplam ebced değeri 627 olup 19x33’tür.
Bu
tevafuk da “tesbih, tahmid, tekbir”den ibaret olan namaztesbihlerinin 33’er
defa olmasının uygun olduğuna işaret ede bir şifre olarak görülmektedir.
C
Namaz
tesbihatı, namazlardaki birer çekirdek hükmündedir.
Beş
vakit farznamazların rekat sayısı 17’dir. Namazların sonunda yapılacak
tesbihlerin de bu sayı ile ilişkisi vardır.
Çünkü,
1’den 33’e kadarki sayıların toplamı 561’dir ki, 33x17’dir.
Demek
33 sayısı, aynı zamanda günlük beş vakit farz namazların 17 rekatını da içine
aldığı için önem arz etmektedir.
D
Tesbih,
tahmid ve tekbirden her birisinin -külli manada- 33’er mertebesi vardır.
Şuurumuz
ermezse bile,
tesbihatı
33’er defa tekrarlamakla icmali de olsa
onların
33 mertebelerindeki feyizlere mazhar olunabilir.
Bu
şekilde tesbihat yapanlardan bazıları bilfiil,
bazıları
bi’n-niye, bazıları bil-kuvve bu sırlara mazhar olmaya namzettir.
NAMAZDAKİ TESBİH ANLAMLARI
"Allahu
Ekber"
Anlamı:
Allah
en büyüktür.
"Sübhane
Rabbiyel Azim"
Anlamı:
Ey
büyük Rabb'ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.
"Semiallahulimen
hamideh"
Anlamı:
Allah
kendisine hamd edenleri işitti.
"Rabbena
leke'l-hamd" Anlamı:
Ey
Rabbımız! Her çeşit hamd ancak sanadır.
"Sübhane
Rabbiye'l-ala"
Anlamı:
Ey
Yüce Rabb'ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.
"Esselamu
aleykum ve rahmetullah"
Anlamı:
Allah'ın
selamı üzerinize olsun
"Allahümme
ente's-selamu ve minke's-selam
tebarek-te
ya-zel celali vel ikram"
Anlamı:
Allah'ım!
Sen kurtuluş merciisin. Esenlik ve güvenlik sendedir.
Ey
Azamet ve Kerem sahibi Allah'ım! Senin şanın çok yücedir.
"Ala
Resulina Muhammedin salavat"
Anlamı:
Salat
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)'in üzerine olsun
"Subhanallahi
ve'l-hamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete
illa billahil aliyyil azim"
Anlamı:
Allah
eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah'adır. Allah'tan başka ilah yoktur ve
Allah en büyüktür. Allah'tan başkasında güç ve kudret yoktur.
"Subhanallah"
Anlamı:
Allah
noksan sıfatlardan münezzehtir.
"Elhamdülillah"
Anlamı:
Hamd
Allah'adır.
"Lailahe
illallahu vahdehula şerikeleh lehül mülkü velehül hamdüala külli vehüve şey'in
kadir"
Anlamı:
Eşsiz
olan ve ortağı olmayan Allah'tan başka ilah yoktur. Hükümranlık Onundur, hamd
Onadır ve O her şeye güç yetirendir.
"Subhane
Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-vehhab"
Anlamı:
Çok
bahşedenlerin en yücesi olanRabb'im! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin.
"Amin"
Anlamı:
(Duamın
kabul olacağına) Ben inanıyor, güveniyorum.
BİR TESBİH
HİKAYESİ
Günün
birinde bir derviş,
bir
kucak dolusu elmayla bayırları aşan bir genç kıza rastlamış.
Bozkırın
sıcağında yorgunluktan yanakları al al olmuş kızın.
“Nereye
gidersin?
Ne
doldurdun kucağına?”
diye
sormuş derviş.
Uzak
bir tarlayı işaret etmiş kız.
“Sevdiğim
çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum.”
“Kaç
tane?”
diye
soruvermiş birden derviş
Kız
durmuş ve şaşkın şaşkın demiş ki:
“İnsan
sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?”
Usulca
koparıvermiş elindeki
tesbihin
ipini
derviş…
Kuranda
tesbih ile alakali tahmini
45
ayet
geçiyor
3:41
- Zekeriyya: "Rabbim! (oğlum
olacağına dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da buyurdu ki:
"Senin için alâmet, insanlara üç gün, işaretten başka söz söyleyememendir.
Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et".
7:206
- Zira Rabbinin katında olanlar, Allah'a
kulluk etmekten asla kibirlenmezler, O'nu tenzih eder, şanını ulularlar ve
yalnızca O'na secde ederler.
13:13
- Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de
O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla
dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın
çarpması pek çetindir.
15:98
- O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve
secde edenlerden ol.
17:44
- Yedi gök, yer ve bunların içinde
bulunanlar, Allah'ı tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık
yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir
çok bağışlayandır.
19:11
- Nihayet (birgün konuşamayınca) mihrabdan
kavmine karşı çıktı da onlara "Sabah ve akşam (Rabbinizi) tesbih
edin" diye işaret etti.
20:33
- Ki seni çok tesbih edelim.
20:130
- O halde, dediklerine sabret;
güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et.
Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnudluğa
eresin.
21:20
- Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih
ederler, usanmazlar.
21:79
- Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a
bildirmiştik; (zaten) herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber
tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. (Bütün bunları)
yapan bizdik.
24:36
- (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki,
Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir.
Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.
24:41
- Görmez misin ki, göklerde ve yerde
bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini?
Her biri kendi tesbihini ve duâsını bilmiştir. Allah, onların yapmakta
olduklarını hakkıyla bilir.
25:58
- Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a
güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar
olarak O yeter.
30:17
- O halde akşama girdiğiniz zaman da,
sabaha girdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır. (daima O, tesbih edilir).
32:15
- Bizim âyetlerimize öyle kimseler iman
eder ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere kapanırlar ve
Rablerine hamd ile tesbih ederler de büyüklük taslamazlar.
33:42
- Ve O'nu sabah akşam tesbih edin.
34:10
- Andolsun ki, biz Davud'a tarafımızdan
bir fazilet verdik. "Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve
bunu kuşlara da (emrettik) ve ona demiri yumuşattık.
37:143
- Eğer çok tesbih edenlerden
olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
37:166
- (Melekler): "Bizden her
birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o
tesbih edenler, biziz!" derler.
38:18
- Biz, dağları onun emrine vermiştik.
Akşam-sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.
38:19
- Kuşları da toplu olarak onun emrine
vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
39:75
- Meleklerin de arşın etrafını kuşatarak,
Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Artık halk arasında hak ile
hüküm icra edilip "âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun" denilmektedir.
40:7
- Arşı taşıyanlar ve onun
etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman
etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve
ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları
cehennem azabından koru."
40:55
- O halde sabret. Çünkü Allah'ın vaadi
haktır. Hem günahından dolayı istiğfar et ve akşam sabah Rabbini hamdiyle
tesbih et.
41:38
- Eğer onlar büyüklük taslarlarsa
bilsinler ki, Rabbinin yanındaki melekler gece gündüz O'nu tesbih ederler ve
hiç usanmazlar.
42:5
- Nerde ise gökler O'nun azametinden tâ
üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih
ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki
Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
48:9
- Ki, Allah'a ve Resulüne iman edesiniz,
ve bunu takviye edip, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih
edesiniz.
50:39
- Ey Muhammed! Onların söylediklerine
karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de
(öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
50:40
- Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını
kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.
52:48
- Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen
gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.
52:49
- Gecenin bir kısmında ve yıldızların
batışında da O'nu tesbih et.
56:74
- Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.
56:96
- Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih
et.
57:1
- Göklerde ve yerde bulunan her şey
Allah'ı tesbih etmektedir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
59:1
- Göklerde ve yerde olanların hepsi
Allah'ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.
59:24
- O, yaratan, var eden, varlıklara şekil
veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun
şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.
61:1
- Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi
Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.
62:1
- Göklerde ve yerde olanların hepsi
padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.
64:1
- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı
tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. Her şeye gücü yeten O'dur.
68:28
- İçlerinde en makul olanı şöyle dedi:
"Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"
68:29
- "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu
biz zalimler imişiz." (dediler).
69:52
- O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce
ismiyle.
76:26
- Gecenin bir bölümünde de O'na secde et
(akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd
namazı kıl).
87:1
- Rabbinin yüce adını tesbih et.
110:3
- Rabbini öğerek tesbih et, O'ndan
bağışlanmanı dile, çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
KEHRİBAR NEDİR
NASIL
OLUŞUR
Kehribar,
milyonlarca yıl önce yaşamış,
çok
geniş alanlar kaplayan,
yüksek
ağaçlı,
tropik
ve yarı tropik ormanlardaki ağaçların salgıladığı reçinenin fosilleşmiş
halidir.
Kehribar
çoğunlukla kozalaklı ağaçların reçinesinden oluşmasının yanısıra, tropik
çiçekli ağaçların reçinesinden de oluşabilir.
Reçine,
ağaçların bir korunma mekanizmasıdır.
Ağacın
gövdesi veya dalı herhangi bir şekilde zarar görürse (atmosferik koşullar,
yaşlılık veya iri hayvanlar nedeniyle v.b. dış etkenler), yani kırılıp,
yarılırsa kabuksuz dokuların dış etkenlere dayanıksız olduğu bir bölge açığa
çıkar. Bu durumda reçine salgılanarak, taze yüzeyin kapatılarak iyileştirilmesine
çalışıldığı gibi, kendisine zarar verebilecek böcek ve mantar gibi canlılarında
reçinenin kendisine has kokusu, tadı ve yapışkanlığı ile ağaçtan uzak
tutulmasına çalışılır. Bazı hastalıklarını iyileştirmek için salgılama
yapmasının yanında yüksek ağaçlarda hızlı büyümenin oluşturduğu tansiyon
nedeniyle oluşan boyuna çatlaklardan da bolca reçine salgılanır. O dönemlerde
tropik ve yarı tropik iklim koşullarında yaşayan yüksek ağaçların, iklimin
gittikçe yüksek sıcaklıklara ulaşması nedeniyle de bol miktarda reçine
ürettikleri düşünülmektedir.Ağaçta reçine salgı tipleri:
1-
Dahili çatlakta reçine
2-
Kabuk altında reçine
3-
Dahili reçine cebi
4-
Kabuk içinde reçine
5-
Harici yara dolgusu
6-
Sarkıt şeklinde reçine akıntısı
7-
Harici damla biçimli reçine
Reçineden
kehribara dönüşümde, reçinenin içine gömüldüğü sedimentlerinde önemli bir rolü
olduğu düşünülmektedir. Mesela, Borneo kehribarı Orta Miosen yaşlıdır. Buradan
gelen koyu renkli kumtaşı içinden çıkarılan örnek kesin olarak kehribar
(alkolle reaksiyona girmiyor) olmasına rağmen, kiltaşı seviyelerinden elde
edilen sarı renkli fosil reçine copal dir (alkolle reaksiyona girmiştir). Yani
aynı süreci yeraltına gömülü olarak geçiren reçine muhtemelen içinde bulunduğu
tortulların etkisiyle yeterli olgunluğa erişememiş ve copal aşamasında
kalmıştır.
Kehribarlaşmanın
en önemli etkenleri kabul edilen basınç ve sıcaklık yanında reçinenin içine
gömüldüğü sedimentlerin türünün de etkili olduğunun düşünülmesine rağmen bu
dönüşümün tüm mekanizması henüz anlaşılabilmiş değildir. Altta reçineden, copal
ve kehribara geçiş süreci basitleştirilerek gösterilmiştir. Geçmişten günümüze
doğru (soldan sağa) reçine orijinal plastisitesini ve suyunu kaybetmeye ve
sertleşmeye başlar.
Tesbih
çekmek bir gelenektir. Nasıl yapıldığı ise hep bir merak konusu olmuştur.
İşte
adım adım tesbih yapımı
Tesbihin
yapılacağı madde önce testereyle uygun ende çubuklar halinde kesiliyor. Bu
çubuklar istenilen tane boyuna göre bölünüyor. Tornada "çarkuşane"
denilen aletle, dakikada 3500 devirde döndürülürken tam ortadan deliniyor.
Kalıba geçirilen tane yani "habb" sol elle ileri-geri döndürülürken,
sağ eldeki ardayla da yontuluyor ve rendeyle istenilen biçime sokuluyor.
Tanelerin hepsinin aynı boyda olması sağlanıyor.
Sonra
malafadan sökülmeden kaol ile cilalanıyor. Kaol, aktarlarda satılan bir
parlatma solüsyonu...
Eski
ustaların kol kotalarla cila yaptıkları ve tanenin deliğini dahi cilalattıkları
biliniyor. Sonra "tahril" denilen bir ip üzerine parçalar diziliyor…
Tesbih
ustaları 1965 yılından bu yana yavaş yavaş çağa uyarak elektrikli tornalara
geçmiş… Hatta bilgisayarlı torna kullananlar da varmış. Şu anda çıkrık kemane
ile tesbih çeken bir usta bilinmiyor. Çeken ustalar çektikleri tesbihlere kendi
üsluplarıyla imzalarını atmışlar… Ağaç tesbihlerde ise imame, ustanın imzası
yerine geçiyor. İmamenin çekilişinden ustanın kim olduğu anlaşılıyor.
Osmanlı
döneminde bir sanat ve ustalık işine dönüşen tesbih yapımı, mahir tesbih
ustalarının "kemane" adı verilen tornalarında gerçekleşmiştir. Elle
veya ayakla çalışan kemaneler ve ona eşlik eden el matkapları günümüzde artık
kullanılmıyor. Değişen koşullarla birlikte tesbihler de "çekim" adı
verilen modern yöntemlerle yapılır hale geliyor.
Önce
tesbih taneleri yapılıyor
Tesbih
yapımında ilk olarak kullanılan madde, kalınlığı en fazla bir milimetre olan
testere aracılığıyla kare ya da dikdörtgen parçalara bölünüyor. Kesilen
parçalar parmaklar arasında tutularak dönen bir zımparada kendi eksenleri
etrafında sürülerek silindir ve yuvarlak biçimlere dönüştürülüyor. Ustalarının
"yuvarlama" dediği bu işlemin ardından taneler, bir tona aynasına takılıyor
ve "delme" işlemine geçiliyor. Torna aynasında taneler, dakikada 3
bin 500 devirde dönerken puntodan yaklaştırılan 0.7 milimetre çapındaki
matkapla deliniyor (Tane büyüklüğüne göre bu çap artırılabiliyor ya da
düşürülebiliyor).
Tesbih
yapımının can alıcı noktası
Tesbih
yapımının en can alıcı safhası ise bu noktada başlıyor yani tornada işleme
safhası. Bu aşamada, tornanın aynasına sıkıştırılan bir çelik çubuk, eğe
yardımıyla beş köşeli konik malafa şekline getiriliyor. Torna aynası dönerken
bu malafanın, yalpasız, salgısız ve adeta "dönmez" gibi görünmesi ise
hayati önem taşıyor. Zira malafa salgılı döner; tane, tam deliği merkez alacak
şekilde işlenemez ise ipe dizildiğinde "sarhoş" diye tabir edilen
şekilde kaçık duracaktır.
Ardından,
malafa üzerinde sıkışmış halde dönen taneye, hava çeliğinden düz uçlu
bıçaklarla şekil veriliyor. Sabitleştirilmiş ölçüdeki bir kumpasla sık sık boy
kontrolü yapılırken, serbest ölçüdeki bir kumpasla da çap ölçümü yapılıyor.
Böylece taneler arasında sıfır hata olması sağlanıyor.
Tesbih
çekmenin her aşaması incelikli
İstenilen
ölçüye getirilen taneler, duraklar, imame ve tepelik; malafadan sökülmeden önce
üzerine parlatıcı dökülmüş yumuşak tüysüz bir bezle cilalandıktan sonra kendine
uyan renkteki ipe diziliyor.
Tesbih
dizim safhası da ince bir işçilik gerektiriyor. Tesbih ipinin iki ucunun sarmal
şekilde buruluşu, uçlarının bal mumlanışı, imamenin altındaki ve üstündeki
düğümlerin atılışı da ustasının maharetiyle tamamlanıyor. Aynı zamanda tesbih
yapma işine, çoğumuzun elde tek tek tane çekmek olarak bildiği isim verilerek
tesbih çekmek deniyor.
Bu
arada belirtmeliyiz ki, tesbihlerin en güzelleri de yine İstanbul'da
yapılırmış. İslam ülkelerinden zengin meraklılar yüzyıllar boyunca en güzel
tesbihleri hep İstanbullu ustalardan edinmişler.
Lokman
Usta'nın dediğine göre günümüzde tesbih koleksiyonu yapanlar da gün geçtikçe
artıyor. Tesbihin neden yapıldığı, imamesinin orijinalliği, tanelerin
muntazamlığı, ipe dizilişindeki renk uyumu tesbihin maddi manadaki değerini
arttıran özellikler. Allah'ı anarken insanın elindeki aracın doğal maddelerden
oluşması ona ayrı bir lezzet de katıyor. Pek çok madenin insana değdiğinde
olumlu etkileri olduğunu biliniyor.
Neticede
her iki anlamda da "tesbih çekmek" insanı bulunduğu boyuttan çok daha
ötelere götürüyor. İnsana diyor ki, "Nerede olursanız olun kalbinizin
tesbihini yanınızda götürün. Yüce olan tek yaratıcıyı her an anın. Huzur bulun,
huzurla kalın."
Ağaç
Tesbihler
Tesbih
yapımında yaygın olarak kullanılan malzemelerden biri de ağaçlardır.
Dünyanın
çeşitli yerlerinde yetişen, kimi nadir kimi yaygın bulunan ağaçlardan elde
edilen malzemeden yapılan ahşap tesbihler,
ağaçların
birer “canlı” olması dolayısıyla
özel
kabul edilirler.
Kimi
ağaçların kokusu,
dokusu
kimilerinin ise çeşitli şifalı özellikleri,
onlardan
elde edilen tesbihlere yansır.
Bunun
yanında malzemenin doğal ve “canlı” ağaçlardan elde edilmesi nedeniyle,
hem
canlılığın tesbihlerde devam ettiğine hem de tesbihi kullanan insanı iyi
hissettirdiğine inanılır.
Ağaçlardan
elde edilen tesbih türleri:
Abanoz
Tesbih
Azobe
Tesbih
Bocote
Tesbih
Ceviz
Tesbih
Demirhindi
Tesbih
Elma
Ağacı Tesbih
Gül
Ağacı Tesbih
Kan
Ağacı Tesbih
Kiraz
Ağacı Tesbih
Kuka
Tesbih
Maun
Tesbih
Narçıl
Tesbih
Öd
Ağacı Tesbih
Palmiye
Tesbih
Sandal
Ağacı Tesbih
Yılan
Ağacı Tesbih
Zeytin
Ağacı Tesbih
ABANOZ
Abanoz,
tropikal bölgelerde yetişen bazı ağaçlardan elde edilen odundur.
Oldukça
sert yapıdadır ve çok iyi cila tutar.
En
içteki öz bölümünün simsiyah olması nedeniyle birçok ülkede siyah renk
anlamında kullanılır.
Abanozun
Özellikleri
Geniş
gövdesi ve simsiyah rengi ile tanınan abanoz ağacından elde edilen malzemenin,
siyaha yakın renkte ve ağır olanı “en iyi” kabul edilir.
Tesbih
yapımında kullanılan malzeme ise ağacın orta bölümünden 30 - 100 cm çapında
kütüklerden elde edilir.
Eski
çağlardan bu yana değerli kabul edilen abanoz, pek çok kralın asa ve tahtının
yapımında ve çeşitli heykellerde kullanılmıştır.
Bu
özellikleriyle öbür odunlara hiç benzemediği için eski çağlardan beri çok
değerli sayılmıştır.
Rengi,
dayanıklılığı, sertliği ve iyi cila tutma özelliği dolayısıyla, uzun yıllar
önce başlayan abanozdan tesbih yapımı ise günümüzde de yaygındır.
Abanozun
Bulunduğu Yerler
Abanoz
tropik ve subtropik bölgelerin odunlu bitkileridir.
Vatanı
Japonya, Asya, Malezya, Amerika, Afrika, Hindistan, Sri Lanka, Doğu ve Batı
Hint Adaları’dır.
Bunun
yanında pek çok çeşidi bulunmaktadır.
AZOBE
Afrika’nın bilinen en sert ağaçlarından bir
tanesi ve çok kıymetli olan
Azobe, temin etmesi güç bir ağaçtır.
Türkiye’de de nadir görülen bir ağaç türüdür.
Doğal yaşama ortamı, subtropikal veya
tropikal nemli ova ormanlarıdır.
Gana’da, Kaku adıyla bilinen azobe,
yaygın olarak köprü ve demiryolu yapımında kullanılır.
esbih yapımında ise yaygın olarak ağacın
gövde kısmına ihtiyaç duyulur.
Azobenin Özellikleri
Azobe ağacının gövdesi genellikle düzdür.
Yaklaşık 2 cm kalınlığındaki kabuk kısmı kırmızı-kahverengi renkte olan ağacın,
kabul altındaki iç kısmı ise parlak
sarıdır. Genç ağaçlar altında dört metre yüksekliğindeki yeşilimsi-gri tabaka,
ağaç geliştikçe pembe veya açık kahverengi olur.
Azobenin Bulunduğu Yerler
Azobe genellikle Kamerun,
Kongo Cumhuriyeti, Kongo, Fildişi Sahili,
Ekvator Ginesi, Gabon, Gana, Liberya, Nijerya, Sierra Leone, Sudan ve Uganda
Demokratik Cumhuriyeti içinde bulunur.
BOCOTE
BOCOTE Tropikal iklimlerde görülür ve dokusu
düzgün yapıdadır. İşlenmesi zordur.
Bu nedenle bocote
malzemenin tesbihe dönüştürülmesi de yoğun emek ister.
Bocotenin
Özellikleri
Çok yoğun sıkı bir
ağaçtır.
Güçlü ve
dayanıklıdır.
Set bir ağaç
türüdür.
Açık altın
kahverengiden siyaha doğru değişken renklerden oluşur.
Kabuğunda gri veya
sarı ağırlıklı renkler bulunur. Dört köşeden kesildiği zaman benekli çizgili
dokusu vardır.
Bocotenin Bulunduğu
Yerler
Tropikal Amerika,
Batı Meksika, Guatemala, Honduras Nikaragua, Kolombiya, Küba, Dominik
Cumhuriyeti, Haiti ve Jamaika.
CEVİZ AĞCI
Ceviz, cevizgiller
familyasından tek tüysü yaprakları karşılıklı dizilmiş ve aromatik kokulu ağaç
türlerinin ortak adıdır.
Kışın yapraklarını
döken cevizin özü koyu, dış kısmı açık renkli, ağır ve güzel cila kabul eden
odunları vardır.
Ceviz Ağacının
Özellikleri
Uzun ömürlü,
gövdesi kalın, kerestesi ve meyvesi değerli bir ağaçtır.
Diri odun grimsi
beyaz ile kırmızımsı beyaz renkte, öz odun ağaç yaşı ve yetişme yeri ile ilgili
olarak çok değişken olarak gri ile koyu kahverengi ve koyu şeritli olabilir.
Öz odun orta
derecede dayanıklıdır. Kalın ve sert bir tür olduğu için tesbihte işçiliği
zordur.
Ceviz Ağacının
Bulunduğu Yerler
Doğu Amerika’da
Güney Minnesota,
Pensilvania, New
Jersey, ve New York ve Güney Carolinas, Georgia, Florida, ve Alabama ilaveten
Texas ve Kuzey Oklshoma, Kansas,
Nebraska, ve Güney
Dakota’ta bulunur.
DEMİRHİND
Adı, Arapça’da
“hint hurması” olarak bilinen tamr-i hindi'den gelen Demirhindi,
10-25 m boyunda
büyük bir ağaçtır. Eski Yunanlılar ve Mısırlılar’ın Milattan Önce 4. yy’da
kullanmaya başladıkları ağaç,
Osmanlı tıbbı ve
mutfağında da kullanılmıştır. Yaygın olarak meyvesinden faydalanılmış ve baharat yapımında kullanılmıştır.
Dayanıklı ve sert
yapısıyla tesbih yapımında da çokça kullanılmaktadır.
Demirhindinin
Özellikleri
Ortalama 2,5-3,5 cm
genişlikte, keçiboynuzuna benzeyen koyu kestane renginde meyveler verir.
Ortalama ömrü 150
yıldır. Ağaçtan elde edilen malzeme açık sarıdan kemik rengine kadar çeşitli
renk tonlarında olabilir.
Damarlı ve desenli
bir yapı gösterir. Gövdesi kalın ve sert olduğu için tesbih yapımında işçiliği
zordur.
Demirhindinin
Bulunduğu Yerler
Özellikle Mısır ve
Hindistan’da yetişen ağaç, Afrika, Hint Asya, Latin Amerika ve Türkiye’nin
güneydoğu bölgelerinde görülür.
ELMA AĞCI
Gülgillerden, insan vücuduna faydalı meyveler
veren Elma ağacının anavatanı Asya’dır.
Dünyada en çok tüketilen meyve türü olan
elmanın 25 türü ve 6 bin kadar çeşidi vardır. Türkiye’de de pek çok bölgede
bulunmaktadır.
Elma Ağacının Özellikleri
Boyu 7-8 m'ye kadar çıkan elma
ağaçlarının, türe göre, koyu griden çok pembe renge kadar değişen silindirik
muntazam gövdeleri vardır.
Dalları, odun ve meyve dalı ile obur
dallar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Kabuğu türlerine göre kalın ya da ince ve
farklı renklerdedir. Meyve türlerinin ayırt edilmesini sağlayan en belirgin
özellik, kabuğun rengidir.
Tesbih yapımında, ağacın gövdesi ve
dalları kullanılabilir.
Elma Ağacının Bulunduğu Yerler
Elmanın ilk olarak Kuzey Anadolu'da,
Güney Kafkaslar, Rusya'nın güneybatısında kalan bölgeler ve Orta Asya
dolaylarında ortaya çıktığı sanılmaktadır.
Tüm dünyaya da buradan yayıldığı
düşünülür.
Türkiye’de ise Amasya, Orta Karadeniz
çevresi başta olmak üzere Niğde, Nevşehir, Konya, Isparta ve Burdur illerinde
yetişir
GÜL AĞCI
.Yaygın olarak
bilinen ve insanoğlunun yaşamında özel bir anlamı olan güller ile
karıştırılmaması gereken bu ağaç,
tropikal iklimlere özgü farklı bir
ağaçtır. 19. yüzyılda işlenmeye başlanan ağaç, ilk olarak İngilizler tarafından
mobilya üretiminde kullanılmıştır.
Gül Ağacının Özellikleri
30 metre boyunda, yaklaşık 2 metre eninde
büyük bir ağaç olan gül ağacı, her daim yeşil yapraklara sahiptir.
Kırmızı, pembe, mor ve kahverengi
renklerde bulunabilir.
Hafif bir türdür. Ahşap tesbihlere özgü
olan “ip kesmeme” özelliği nedeniyle tesbih yapımında da tercih edilen bir
malzemedir.
Gül Ağacının Bulunduğu Yerler
Güney Amerika, Brezilya Kolombiya,
Ekvador, Guyana, Peru, Surinam ve Venezuela’da yaygın olarak bulunur.
KAN AGACI
Afrika kökenli, sert bir ağaç
türüdür. Griden kırmızıya doğru koyulaşan renkte koyu kırmızıdır. Dokusu
oldukça güzel ve düzgündür.
Kan Ağacının Özellikleri
Ağacın kabuk ile öz kısmı arasında kalan
6-10 cm genişliğindeki diri odun beyazımsı ve krem renginde, iç kısmı ise kırmızımsı
renktedir. Bu kısım, ağaç kesildikten sonra morumsu kahverengiye dönüşür.
Kan ağacı dayanıklı ve uzun ömürlüdür.
Genellikle ipeksi dokuda, damarları düz sadedir. Yaygın olarak bilinen, yaşlı
ağaçların daha iyi cila tuttuğudur. Bu nedenle tesbih yapımında da yaşlanma
aşamasındaki ağaçlar tercih edilir.
Kan Ağacının Bulunduğu Yerler
Batı Afrika, Nijerya, Kamerun, Ekvator
Ginesi, Gabon, Kongo, Zaire, Angola’da bulunur.
K'RAZ AGCI
Anayurdu Kuzey Anadolu olan kiraz ağacı, antik
dönemde Yunanistan'a götürülmüş ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır.
60-70 yıl kadar yaşayabilen, uzun ömürlü
bir ağaç türüdür.
Kiraz Ağacının Özellikleri
Dalları düzgün olan kiraz ağacının
gövdesi düz ve diktir. Yine gövde kısmı grimsi siyah ya da donuk siyah olmakla
birlikte enine çizgileri vardır.
Yabani türleri 20-25 m’ye kadar
boynalabilir. Yaygın olarak görülen türü ise kısa boyludur.
Yay ve pipo gibi aksesuarların yapımı
için de kullanılan kiraz ağacı, tesbih yapımı için de kullanılan gözde
malzemelerden biridir.
Kiraz Ağacının Bulunduğu Yerler
Giresun, Güney Kafkasya, Hazar Denizi ve
Kuzeydoğu Anadolu'da doğal olarak bulunur.
Kiraz yetiştiriciliği ve üretimi olarak
Afyonkarahisar ili Sultandağı ve Çay ilçeleri Konya Ereğli yöresi de çok
meşhurdur.
KUKA
Kuka, bir ağaç değil tropikal bir ağacın meyvesidir.
Ve bu mevyeden yapılan tesbihlere de kuka tesbih adı verilir. Kuka,
Osmanlı Devleti döneminde mikrop kırıcı
özelliğinden dolayı hekimlikte sıkça kullanılmıştır.
Hindistan cevizine benzer. İçindeki öz
kısmı ayıklandıktan sonra etli kısmı işlenerek tesbih elde edilir.
Kukanın Özellikleri
Kuka kaygan ve pürüzsüz yapısı ve el ile
temas ettikçe renginin koyulaşması dolayısıyla tesbih yapımında kullanılan
malzemeler arasında en özellikli olanlardan biridir.
Ayrıca kukadan yapılmış tesbihler,
oldukça hafif ve her türlü dış etkiye karşı dayanıklıdır.
Bunun yanında malzemenin mikrop kırıcı
özelliği de bu tesbihlerin tercih edilmesinde etkilidir.
Kukanın Bulunduğu Yerler
Tropikal iklime sahip Endonezya,
Hindistan, Brezilya gibi ülkelerde bulunur.
MAUN
Maun, “Swietenia Mahogani” ağacının
tahtasına verilen isim olmakla beraber,
çeşitli türlerden koyu renkli ağaçlara
verilen genel bir addır.
Çok uzun boylu bir ağaç olan maun,
parlak, kırmızımsı ve sert kerestesi olan büyük orman ağacıdır.
Büyük tüysü yaprakları ve salkımlar
oluşturan küçük çiçekleri vardır.
Dayanıklı bir ahşap türü olan maun, 18.
yüzyıl başlarından bu yana çeşitli aksesuarlarla birlikte tesbih yapımında da
özellikle tercih edilen bir malzemedir.
Maunun Özellikleri
Sert ve damarlı bir ağaçtır. Ham hali
sarı olan ve sonradan koyulaşan maun, işlemesi zor olduğu için oymacılık
işlerinde kullanılır.
Tesbih yapımında da iyi işlenebilmesi,
sertliği, sağlamlığı ve rengi itibariyle aranan malzemelerdendir. İyi cila
kabul eder. Maun, sadece sağlamlığından ötürü değil, zamanla biçimini
değiştirmemesi özelliği ile de değerli kabul edilir. Tesbihler için koyu
renklisinin daha uygun olduğu düşünülür.
Maunun Bulunduğu Yerler
İlk olarak Batı Hint Adaları’nda
keşfedilen maun, Amerika, Afrika ve Hindistan'da yetişmektedir. Türkiye’de ise
bulunmaz.
Narçıl, bir dönem, Hindistan’da bol miktarda
yetişen büyük cins Hindistan cevizinin kuruyup koyulaşan sütüne verilen
isimdir.
Dünyada yalnızca Hint Okyanusun’da
yetişen ve on yılda olgunlaşan bir tür Hindistan cevizinin katılaşmış süte
benzer özüdür.
Narçılı oluşturan meyve aynı zamanda
dünyanın en büyük meyvesi (20-25 kilo) olarak da bilinir.
Narçılın Özellikleri
Narçıl, günümüzde nadir olarak bulunsa da
özellikle çekimi çok hoş olduğundan tesbih yapımında kullanılmaktadır.
İlk işlendiğinde süt beyaz renkte olan
narcıl, zamanla gri tonlarına doğru renk değiştirmektedir. Malzemenin nadir
bulunması, narçıl tesbihleri de özel kılar.
Natçılın Bulunduğu Yerler
Yalnızca, Hint Okyanusu’ndaki Seychelles
Adalarından Praslin’in bir vadisinde yetişir.
ÖD AĞCI
Tropik bölgelerde yetişen, dini törenlerde yakılan ve yanarken güzel
koku veren, odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç türüdür.
Sarısabır olarak da bilinir. Bitkinin yaprakları birer rozet
görünümünde, topraktan yayvan bir şekille çıkarak yukarı doğru bükülürler.
Çiçekleri sarı veya kırmızıdır.
Öd Ağacının Özellikleri
60 cm gövde çapına sahip ve 40 metre kadar uzayabilen ve her daim yeşil,
büyük bir ağaç türüdür.
Kesilmiş, esmer odun taneleri halinde satılır. Değerli kerestesi
kahverengi, mor, esmer hatta vişneçürüğü olabilir.
Ağacın belirgin özelliği koyu kahverengiden menekşe rengine doğru değişen
damarları ve çizgileridir
. Oldukça dayanıklı ve sağlamdır. Ağaçtan elde edilen ahşabın özgül ağırlığı
yüksektir.
Öd ağacı tesbihler, çekildikçe parlar ve rengi koyulaşır. Ahşap çok sert
olduğu için, tesbih yapımında usta işçilik gerektirir.
Baharlı, hafif bir kokuya sahiptir ki bu koku zencefile benzer.
Öd ağacından yapılan tesbihler, malzemenin hoş kokusuna da sahip olduğundan
özelliklidir.
Öd Ağacının Bulunduğu Yerler
Daha çok Afrika, Suriye, Arabistan ve Güney Avrupa’da yayılış gösterir.
Buna karşılık ılıman bölgelerde, park ve bahçelerde süs bitkisi olarak
yetiştirilir.
Özellikle Keşmir, Çin, Afrika, Suriye, Arabistan, Güney Avrupa’da ve
Türkiye’nin Antalya şehrinde görülmektedir.
PALM'YE
Tropik iklimlerde yetişen ve hoş görüntü oluşturan ağaçların ortak adıdır.
Birçok türü vardır.
Daha çok Akdeniz ülkelerinde bir süs bitkisi olarak yetiştirilen
palmiyeler, kozmetik, içecek ve çeşitli eşya yapımında kullanılır.
Palmiyenin Özellikleri
Konik gövde yapısına sahip palmiyelerin hemen hiç dalları yoktur. En
büyükleri 30 metreye kadar yükselebilmektedir.
Özellikle tesbih yapımında aranılan bir malzeme olan palmiye ağacı
kadifemsidir. P
almiye tesbihler eldeki mikropu temizleme özelliğine sahiptir,
dezenfekten görevi görür.
Palmiyenin Bulunduğu Yerler
Yaygın olduğu yerler Asya, Amerika, Büyük Okyanus Adaları ve Afrika'dır.
SANDAL A[CI
Sandal ağacı Santalaceae familyasından tropikal,
100 yaşına kadar yaşayabilen, uzun ömürlü bir ağaçtır.
Hoş bir kokuya sahiptir. Son yıllarda
yoğun ağaç kesimi nedeniyle tehlike altında olduğu bilinmektedir.
Sandal Ağacının Özellikleri
Boyu 4 ila 9 metre arasında değişen
sandal ağacı, oldukça uzun ömürlü olmasıyla bilinir.
İnce ve mızrak biçiminde dalları vardır.
Hoş kokulu yapısı nedeniyle parfümeride ve tütsü üretiminde yaygın olarak
kullanılır.
Tesbih yapımında ise tohumu kullanılan
malzemenin, sakinleştirici kokusu özel tercih sebebidir.
Sandal Ağacının Bulunduğu Yerler
Sandal ağacının anavatanı Hindistan
yarımadası, Avustralya ve doğu Endonezya'dır. Günümüzde ise Çin, Sri Lanka,
Filipinler gibi çeşitli ülkelerin ormanlarına yayılmıştır.
YILAN AĞCI
İngilizce’de ‘Snakewood’ olarak bilinen
bu ağaç türü, adını yılan derisi biçimindeki deseninden alır.
Sert ve dayanıklı yapıdadır. Bunun
yanında kurutulması en güç ağaçlardan biri olarak bilinir.
Yılan Ağacının Özellikleri
İlk kesildiğinde kırmızımsı bir
renktedir. Hava ile temas ettikçe rengi kahverendi tonlara dönüşür.
Sert yapısı nedeniyle kesilmesi ve
delinmesi çalışılması zor bir malzemedir.
Çok iyi cila tutar. Odunu tatsız ve
damarları düz olan ağacın bulunmas, işlenmesi zor ve zahmetli olduğundan,
bu malzemeden yapılan tesbihler de nadir
bulunur ve çok kıymetlidir.
Yılan Ağacının Bulunduğu Yerler
Güney Afrika, Fransız Guyanası ve Amazon
ormanlarında yetişir.
ZEYTİ AĞCI
Akdeniz iklimine özgü, Nisan-Mayıs aylarında yeşilimsi-beyaz çiçekler açan, 5-15 m yüksekliğinde,
kışın yapraklarını dökmeyen uzun ömürlü
ağaç türüdür.
700-2000 yıl kadar yaşayabilirler.
Yenilebilen meyveleri, hem beslenmede hem de çok değerli olan yağ üretiminde
kullanılır.
Zeytin Ağacının Özellikleri
Odunu çürümeye karşı son derece dayanıklı
olan zeytin, dayanıklılığın sembolüdür.
Bu ağaçtan elde edilmiş süs eşyaları ya
da tesbihler de bu yönleriyle çok değerlidir.
Sert ve sık dokulu bir ahşaptır. Kendine
has bir kokusu vardır. Bunun yanında tesbih yapımında zeytin çekirdeği de
kullanılır.
Zeytin Ağacının Bulunduğu Yerler
İspanya, İtalya, Yunanistan, Türkiye,
Suriye, Tunus, Fas, Mısır, Cezayir, Portekiz ve Lübnan, zeytin ağacının yaygın
olarak bulunduğu ülkelerdir.
BİR TESBİHİ DEĞERLİ KILAN UNSURLAR NELERDİR?
Materyal
Tesbihler, inci, necef, yakut, akik,
ametist gibi değerli taşlar; kehribar, oltu taşı gibi fosillerin yanı sıra
abanoz, ceviz ve kuka gibi ağaçların da aralarında yer aldığı birçok farklı
materyalden üretilebilirler. Tüm bu materyaller arasında ise değerli taşlardan
üretilen tesbihler en değerlileridir. Çünkü değerli taşlar şifa özelliklerinin
yanı sıra kendilerine has renkleri, dokuları, sesleri ile olağanüstü bir güzelliktedirler.
Ayrıca nadir bulunurlar ve aşırı sert olduklarından işlemeleri ustalık
gerektirir.
Taneler ve Boyutları
Tesbihteki tanelerin ve imamenin
büyüklüğü, tesbihi değerli kılan önemli bir unsurdur. Tesbihin değeri,
tanelerin boyutları büyüdükçe misli misli artar. Örneğin 8 mm çapında bir tane
varsayalım 8 USD değerinde iken; (rakamlar tamamen varsayımsaldır) 16 mm
çapında bir tane 50 USD olabilir. Çünkü iri taneler daha nadir bulunurlar.
Renk Uyumu
Değerli taşlardan yapılmış tesbihlerde,
her bir tane; dokusu açısından diğerinden farklı ve benzersizdir. Buna karşın
tesbihi bir araya getiren taneler ve imame arasında hoş bir ton uyumu olmalı,
seyretmesi insana zevk vermelidir.
Ses Uyumu
Tesbihin çekilmesi esnasında tanelerin
birbirine çarparken çıkardıkları ses de çok önemlidir. Özellikle değerli
taşlardan yapılmış tesbihlerin çekilirken çıkardıkları ses, kuş cıvıltısını
andırır ve sakinleştirici özellikleri vardır. Özellikle iri taneli tesbihlerde
bu ses çok daha belirgindir ve hoş bir duygu verir.
İmame ve Boyutu
Tesbihin imamesinin, taneler ile aynı
materyalden, renkten ve desenden olması, ayrıca iri olması tesbihin değerini
misli misli arttırır. Çünkü bu büyüklükte parçayı bulmak, bu derece sert bir
materyalin ortasından sicimin geçeceği dikine uzun bir delik açmak çok zordur.
Genellikle bir imame yapmak için birkaç imame delinirken kırıldığı için
kaybedilir. Bazen sadece imame, tesbihteki tüm tanelerden daha değerli
olabilir. Bu yüzden sıradan tesbihlerde çoğunlukla gümüş vb. malzemelerden
imameler kullanırlar.
Orijinallik
Günümüzde gelişen teknoloji ile birçok
renkli cam materyal değerli taşlara benzetilebilmektedir. Bunların maliyetleri
de çok düşük olmaktadır. Buna karşın, herhangi bir şifa özelliklerinin olmaması
bir yana, tanelerin rengi, dokusu ve sesleri de sıradandır.
(Bkz. Tesbihte Sahtecilik)
İşçilik
Temel kural olarak bir tesbihin işlenmesi
ne kadar güç ise, tesbih o kadar değerlidir.
Bu yüzden de son derece sert, buna karşın
kırılgan oldukları için işlemesi de o derece güç olan değerli taşlar, yine
yüksek değere sahiptirler.
Örneğin çok yumuşak materyaller olan ve
bir çakıyla bile işlenebilen oltu taşı,
lüle taşı gibi materyallere karşın,
sadece kendisinden daha sert yegane
materyal olan elmas ile işlenebilen (aşındırılabilen, şekil verilebilen)
değerli taşlardan yapılan tesbihler çok daha değerlidir.
İşçilikteki ikinci önemli unsur ise
tanelerin tornada mı yoksa elde mi işlendiğidir.
Düz yüzeyli (yani üstünde herhangi bir el
işçiliği (desen, işleme vb. olmayan) küre, fıçı, silindir vb.
formlardaki taneler, tornaya takılarak
-görece- kolay işlenirler.
Buna karşın tanelerin yüzeyine ayrıca
çeşitli desenler işlenmişse
(çiçek, hayvan gibi çeşitli şekiller vb.)
veya taneler fasetalı olarak tabir edilen
çok yüzeyli şekilde üretilmişse tesbihin değeri işlemenin detay seviyesi de göz
önüne alınarak misli misli artar.
Örneğin lüle taşından bir taneye desen
işlemek birkaç dakika sürerken,
çok sert değerli taşlara aynı deseni
işlemek tek bir tane için günler sürebilir. Bu da tesbihin değerini arttırır.
İşçiliği değerlendirirken göz önünde
tutulacak bir başka unsur da, imamesinden tutulup aşağı doğru sarkıtılan
tesbihin tanelerinin ne kadar düz dizildiğidir.
Yandan bakıldığında tanelerin biri
dışarda, biri içerde görünüyor ise
(içlerinde sarhoş tabir edilen, tam
ortadan delinmemiş taneler var ise)
bu görünüm tesbihin değerini işçilik
açısından düşürür. Taneler ne kadar düz dizilmiş ise tesbihin işçilik açısından
değeri o kadar artar.
Sadelik ve Tevazu
Tesbih aynı zamanda sahibinin kişiliğini
yansıtır. Bu yüzden değerli bir tesbih sade ve makul olmalıdır. Nasıl ki alçak
gönüllü ve tevazu sahibi bir insan, rüküş olmaz ise, değerli bir tesbih de
fazla süslü olmamalıdır. Bir tesbih temelde taneler ve imameden oluşur. Bu
yüzden de aşırı süslenmiş, üzerlerine isim yazılmış vb. tesbihler hoş
karşılanmazlar.
Sonuç
Kısa bir değerlendirmeyle,
bir tesbihi değerli kılan unsurlar;
kullanılan materyalin nadirliği,
tanelerin ve imamenin iriliği,
renk ve ses uyumu,
tesbihin üretiminde sarf edilen emek,
işçiliğindeki ustalıktır.
Sadece bir ipe dizili,
çeşitli maddelerden yapılan belirli sayıda taneler mi?
Tesbih, aslında bir ibadet eşyasıdır.
Tesbihin doksan dokuz tanesi Allah'ın Esma-ül Hüsna denilen doksan dokuz
adının sayılmasıdır.
Namaz sonunda sırası ile otuz üçer defa Sübhanallah-Elhamdulillah-Allahu
Ekber sözleri tekrarlanır,
İslam'da ibadetin bir gereği olan tesbih, otuzüçlük ve doksandokuzluk
dizileri ile aynı zamanda bir sanat dalı olarak gelişmiş, t
esbih yapan atölyeler tezgahlar açılmıştır.
Tesbih yapımında
ZUMRUT
YAKUT
LAP'S

F'RUZE
LULE TASI
KAPLAN GÖZÜ
AKIK
KUARS
OLTU
AMET'ST
YESIM
YILDIZ TASI
NECEF
KAN
TASI
SAH
MAHSUT
gibi kiymetli ve yari kiymetli taslarin yani sira\
Sedef,
İnci,
Mercan,
Fildişi,
Deve dişi,
Mors dişi,
Deve
Kemiği,
Fil kemiği,
Bağa,
Keçi,
Manda,
Geyik,
Ceylan,
Bufalo,
Sergerdan(Gergedan
boynuzu),
gibi
hayvansal ürünlerden tesbihler yapılır.
Organik
maddelerden yapılan
Kehribar,
,
Siyah kehribar,
ayrıca Abanoz,
Zeytin
çekirdeği,
Gül,
Peleseng(gemi
ağacı),
Vengi(Sandal
Ağacı),
Demirhindi,
Sakız
Ağacı,
Kuka,
Narçıl,
Andız,
gül ağacı,
Yılan
ağacı,
Öd ağac,
gibi bitki
kökenli tesbihlerin yanı sıra
kristal,
Beykoz
boncuğu
gibi cam
tesbihlerin de yapıldığı
görülür.
Tesbihlerin
33'lük bölümlerini ayıran ayrı parçalara "nişane",
iki ucu
birleştiren ve genellikle çok süslü yapılan parçaya da "imame" denir.
Altın,
gümüş ve ibrişim püsküllü imamelerin ucuna takılan degerli taşlar,
dizili veya
altın, gümüş tel örgülü saçaklar tesbihe ayrı bır guzellık verir...
En iyi
tesbihler Osmanlılar devrinde İstanbul'da yapılmış, İstanbul'da yüzlerce tesbih
atölyesi açılmıştır.
Tesbihlerin
çok ufak tanelilerine "zenne" yani "kadın tesbihi" denir...
Bir de
genellikle ceviz ve Ihlamur ağacından yapılan iri taneli en büyüğü 999'luk
zikir tesbihleri mevcuttur.
Bunlar
tekke işi olup zikir ayinleri sırasında çekilir...
Türkiye'de
birçok müzede büyüklü küçüklü tesbih koleksiyonları bulunduğu gibi pek çok
tesbih meraklısı çok değerli tesbih koleksiyonlarına sahiptir...
Tesbihte 33
sayisinin nedeni Kameri Takvimi'nde bizim 33 yilimizin 1 yil etmesidir...
Değerli Taş
Tesbihler
(GEM)
Değerli
taşlar (GEM), hem kendilerine has estetik güzellikleri hem de şifalı
özellikleriyle ilk çağlardan bu yana insanlık tarihinde yer bulmuştur.
Taşların
kutsallığına, büyüsüne ve kişileri etkileme gücüne her daim inanmış olan
insanoğlu, günümüze kadar da bu inanışı sürdürmüştür.
Değerli
doğal taşlar, özellikle insan vücuduyla yakın temas haline bulunabilecek
alanlarda kullanılmış,
başta
çeşitli zıynet eşyaları olmak üzere takılarda, aksesuarlarda ve süs eşyalarının
yapımında kullanılmıştır.
İşlenmeye
uygun özellikleri ve yaygınlıklarına göre kendi içlerinde gruplandırılabilen
taşlar, tesbih yapımı için de vazgeçilmez malzemelerden biridir.
Değerli taş
malzemeler, sertlik derecelerine ve doğada bulunabilme özelliklerine göre
yapıldıkları tesbihin de değerini belirlerler.
İşte,
tesbih üretiminde kullanılan değerli naturel taşlar:
akıkt
taşı tesbihi
oniks taşı tesbihi
zebercet
taşı yakut tesbihi zümrüt tesbihi
Akuamarin Tesbih
Aleksandrit Tesbih
Ametist Tesbih
Anjelit Tesbih
Aventurin (Yıldız Taşı) Tesbih
Aytaşı Tesbih
Azurit Tesbih
Çeroit Tesbih
Jasper Tesbih
Kalsedon Tesbih
Kantaşı Tesbih
Kaplangözü Tesbih
Kuvars Tesbih
Labradorit Tesbih
Lal Taşı Tesbih
Lapis Tesbih
Malahit Tesbih
Opal Tesbih
Sedef Tesbih
Sitrin Tesbih
Sodalit Tesbih
Turkuaz (Firuze
Taşı) Tesbih
Turmalin Tesbih
Yeşim Taşı Tesbih
KOLOM BİYA KEHRİBARI
KAPLAN GÖZÜ
MAVİ AKİK
KAHVERENGİ SEDEF
KATALİN
AFGAN LAPİS
GÜMÜŞ
Tane Ölçüsü
8 x 8 mm
İmameden
Uzunluk 20 cm
Püskül 3 cm
Gümüş,
simgesi Ag olan, beyaz, parlak, kıymetli bir metalik elementtir. Atom numarası
Z=47, atom ağırlığı M=107,868 g dır.
Değerli ve
asal metallerden biri olan gümüş, havadan etkilenmez ve toprakta doğal olarak,
katıksız halde bulunur. Bu özelliğiyle gümüş, bakır ve altınla birlikte bilinen
en eski metallerden biridir.
Gümüş
Madeni’ nin Fiziksel Özellikleri :
Parlak ve
beyaz bir metal olan gümüşün, ergime noktası 961,9°C, kaynama noktası 1950°C ve
özgül ağırlığı ise 10,5 gr/cm3 tür. Çoğu bileşiklerinde 1 değerliklidir.
Sembolü Ag (Latince’ de argentum kelimesinden gelmektedir)dir. Bakır ve altınla
birlikte, elementleri sınıflandırma çizelgesinin IB kümesinde yer alır. Son
derece dövülgen ve telleşebilir bir yapıda olan gümüş, ısıyı ve elektriği çok
iyi iletir; bu nedenle elektriktede kullanılır. Gümüş, bakır ve altınla
birlikte alaşım, özelliklede sülfür ve klorür olarak bulunur. Genellikle altın,
kurşun ve çinkonun mineralleriyle bir arada görülür. Merkez yüzlü kübik
sistemlere bağlıdır, sertliği azdır.
Gümüş
Madeni’ nin Metalürjisi :
En çok
kullanılan yöntem, siyanürleme’ dir. Doğal gümüş filizi, ince toz haline
getirilir ve hava oksijeni varlığında sodyum oluşturmak için sodyum siyanürle
(NaCN) işlemden geçirilir. Ayrıca gümüş, nikel ve özellikle kurşun
metalürjilerinin aşağıdaki yöntemlere göre elde edilen bir yan ürünüdür.
Gümüş Elde
Etme Yöntemleri
1.
Çinkolama yöntemi : Ergimiş gümüşlü kurşuna çinko katılır; çünkü, sıvı çinko,
sıvı kurşunda çözünmez; gümüş, çinkoda üç bin kez daha çok çözünür. Böylelikle
gümüş, oluşan gümüş-çinko alaşımının damıtılmasıyla elde edilir.
2.
Pattinson yöntemi : Gümüşlü ergimiş kurşun, sıvı ve katı haller arası bir
sıcaklıkta korunur; oluşan saf kurşun billurları alınır. Kalan sıvı yalnızca
gümüş içerir.
3. Kal
yöntemi : Pattinson yöntemi ile elde edilmiş alaşımın kurşununu uzaklaştırmaya
yönelik bu işlem, erimiş alaşımdaki kurşunu yükseltgemeye dsayanır. Gümüş,
yükseltgenmez ve kolayca ayrılır, eleoktroliz yoluyla arıtılır. Hazırlanması
için daha çok, civayla amalgam (malgama) yönteminden yararlanılır. Buna
karşılık cıva, her zaman , gümüş eşyaları bozan bir amalgam oluşturur.
Gümüşün
kimyasal özellikleri :
Gümüşün
kovalans bileşikleri oluşturma eğilimi vardır. Temel yükseltgenme derecesi 1
olmakla birlikte, gümüşü geçiş elementlerine yaklaştıran 2 ve 3 değerleride
bulunur. Halojenlerle, gümüşflüorür (AgF) dışında, suda hiç çözünmeyen tuzlar
elde edilir. Yapısı elmasınkine benzeyen gümüş iyodür (AgI) 146 °C üstünde,
özel bir yapı bozukluğu gösterir. Ag iyonları, I- iyonlarının sert ağı içinde
serbestçe yer değiştirebilirler.
Gümüş
bromür fotoğrafçılıkta kullanılır : bu madde, görünen ışığın, mor ötesi
ışınların, X, y, vb. ışınların foto kimyasal etkisi altında bozulur ve kararır.
Developman sırasında Ag iyonları, organik bir indirgen (pirogallol, hidrokinon,
genol, vb.) yardımıyla metalik gümüşe indirgenir. Laktat ve sitrat gibi organik
gümüş tuzları da fotoğrafçılıkta kullanılan maddelerdir. Oksijenin, sıvı
gümüşteki çözünürlüğü çok büyüktür ve sıcaklık artışıyla azalır.
Gümüş oksit
(Ag2O) ancak, 15 atm altında ve 300°C ‘taki böülnmüş gümüşün ısıtılmasıyla elde
edilebilir. Bu da, gümüşün havada bozulmayışını açıklar. AgO, aGno3 ′ ın
eleoktrolizi sırasında anotta oluşan yada sıcakta, potasyum permanganat
yardımıyla gümüş oksitin yükseltgenmesiyle elde edilen, Ag2O3 ′ ten kalkılarak
hazırlanır.
Gümüş Neden
Kararır?
Siyah gümüş
(Ag2S), önemli bir gümüş mineralidir. Ama havadaki kükürtlü hidrojen (H2S)
etkisi altında ya da gümüş bir eşyanın, kükürt bakımından zengin bir maddeyle
(yumurta sarısı, kükürtlü kauçuk) teması sırasında oluşur. Bu durumda gümüşün
“karardığı” söylenir.
Gümüş
nitrat, son derece çözünen bir maddedir ve çözünürlüğü 20°C’ tan 100°C’ a
geçince dört katı artar. Dağlayıcı olarak kullanılan, güçlü bir yükseltgendir.
Gümüş üç yükseltgenme derecesinde kompleks iyonlar oluşturur. Sözgelimi,
amonyakla amin elde edilir.
Gümüşün
sağlığa olan faydaları Juli Sezar zamanından beri biliniyor.
Romalılar
küçük gümüş parçacıklarını yanıkları,kesikleri ve yaraları tedavi etmek için
kullanırlardı.
Grekler su
ve şarap kaplarını bakterilerden temizlemek için gümüşü kullanırlardı.
14.yüzyılda
Avrupanın merkezinde nüfusun % 25 i vebadan ölmüştü,sadece çingeneler bu
felaketten etkilenmemişlerdi.
Çingenelerin
tedavi amacıyla gümüşü küçük partiküllere ayırıp açık bir damardan vücuda
verdikleri biliniyordu.
Partiküller
kan dolaşımı sayesinde bütün vücuda yayılıp bakteri ve virüsleri yok
ediyordu.Bu partiküllerin gereğinden fazla olması nedeniyle çingenelerin çoğu
argyria hastası olmuşlardı.
Argyria
vücuda aşırı miktarda gümüş alınması sonucu ciltte mavi-gri bir renklenmenin
oluşmasıdır.Daha çok,uzun yıllar gümüş fabrikalarında çalışan insanlarda
görülür.
Doktorlar
gümüşün faydalarını biliyorlar ve hastalarına eğer sağlıklı olmak istiyorlarsa
gümüş tabaklarda ve gümüş çatal bıçak kaşık kullanarak yemek yemelerini tavsiye
ediyorlardı.
İnsanlar
bebeklerine emmeleri için gümüş kaşık vermeye başladı.Ağzında gümüş kaşıkla
doğmak deyimi burdan gelmiştir, çünki bunu o zamanlarda zengin aileler
yapabiliyordu.Ve zengin çocuğu olmak yani doğuştan kısmetli olmak manasına
kullanılan bu deyim burdan türemiştir.
Dr Henry
Crookes,1900 lerin başında gümüşü pek çok hastalığın tedavisinde kullanmıştır.
Bilimsel
çalışmaları sonucu bilinen hiç bir mikrobun kolloid gümüşe 6 dakkadan fazla
dayanamayacağını söylemiştir.
Dr J.Mark
Hovel british medical journal de kolloid gümüşün virüslerin kontrolünde
özellikle etkili olduğunu rapor etmiştir.
2.Dünya
savaşı sırasında penisilin keşfedildi ve sentetik olarak üretildi.Böylece tıpta
patenti alınmış sentetik ilaçlarla büyük ilaç firmalarını çok zengin eden yeni
bir çağ başladı.Bu şirketler patentini almadıkları hiçbir şeyi satmayacaklardır
ve tabiatta bulunan maddeler patentlenemezler.Bu zamanda kimyasal,sentetik
antibiyotikler pek popülerdir artık.Yakın zamanlarda penisilinin virüslere
karşı etkisiz ve pek çok insan için alerjik olduğu anlaşıldığı halde.
GÜMÜŞ İMAME
Bu abiye ürününü"> beğenebilirsiniz.
YanıtlaSil